16 Ağustos 2015 Pazar

ANAMUR - ABANOZ YAYLASI (Bol Resimli) (Tur Günlüğü) (4.GÜN) : 0'dan 1700 Metreye 7 Gün 700 Km

4. GÜN : ANAMUR - ABANOZ YAYLASI (0'DAN 1700 METREYE DOĞRU...)
Turumun en önemli günü başlıyordu... Dağ etabında ki endişelerimden ötürü gece düşünce ve kaygılarla birlikte uyuyabilmiştim. Aslında bu bölüme kendimi çok önceden pskolojik olarak hazırlamıştım ama Anamur'a geldiğimden beri insanlardan bu rota hakkında bilgi topluyordum. Topladığım bilgiler rotayı iyi planlamam konusunda işe yarıyordu ama bir o kadar da beni demoralize ediyordu. Sorduğum insanların hepsi aynen şu şekilde bir tepki veriyorlardı. " Aklından zorun ne senin? " " Motorla mı çıkacaksın? " " Orada motor bile çekmiyor, arabaların birinci viteste gittiği rampalar var, imkansız bisikletle çıkman..." diyorlardı. Bunları duymaya alışmıştım, içimden " oraları geç amca yolu anlat bana " diyordum :)Kararlıydım, istekliydim ve başarmanın vereceği mutluluğu tatmak istiyordum. Yapmam gereken tek şey, umudu tepeye saklamaktı. 50 km boyunca rampa hiç bitmeyecekti ve buna pskolojik olarak hazır olmanın en iyi yolu; rampaların tepeye kadar asla bitmeyeceği gerçeğini tamamen kabul etmekti. Wikipediadan edindiğim bilgiye göre 580 tane dönüşlü rampalar mevcuttu. Evet bu düşünceler eşliğinde, birde kahvaltı yapamadan ( Şenay Hotel vakası ) yola koyuldum. Otelden çıktığım da saat 6:30'u gösteriyordu. Öncelikle bundan sonra turumun sonuna kadar deniz göremeyecek olmanın verdiği duyguyla Anamur sahile doğru pedalladım ve orada bir gün doğumu pozu yakaladım...



Sabah erken kalkmak ve gün doğumunu izlemenin verdiği enerji ve içsel mutluluğu turdan sonradan uygulamam gerektiğini düşündüm...




Kaygılı ve aç gözler :rolleyes:



Anamur İskele Caddesinden dağ tarafına doğru direk yukarı çıktığınız zaman karşınıza Ermenek yazılı bu tabela çıkıyor. Bu tabela sizi yaylalara ve oradan da Karaman'ın Ermenek ilçesine ulaştırıyor. Rotayı bulduk, yelkenler fora... :)


Daha yeni Ermenek yol ayrımına dönmüştüm ki hemen güneş tehtitkar bakışlarını atıyor. Buralar Anamur'a en yakın köyler. Çok pardon artık mahalleler ! Bir gecede ansızın geçen bir yasa ile 14bin köy mahalle statüsüne geçirilmişti,unutmuşum. Bunun tarım politikalarına olan zararlarını ayrıca paylaşabilirim isteyen arkadaşlara...



Tırmanacağım dağların karşı dağlar olduğunu düşünen ben yanılmışım... O vadinin arasından yol uzuyor ve ben diyeyim Ağrı, sen de Everest o misal dağlar çıkıyor karşıma :) (abartırım, başkasının yumruğunu yemeyen kendi yumruğunu balyoz zannedermiş ya o hesap :) )




Demiştim yol kat edemiyorum, çünkü fotoğraf çekimi için en keyif aldığım zaman sabah saatleri.




Çikita muz mu onlar ney??! Bir ara bize iyi pazarlanmaya çalışan, yerli muz üreticisini yok etmek amaçlanan çikita... Hayır hayır halis mulis yerli Anamur muzu seraları...




Tırmanırken doğal güzelliklerde artıyor... Oruxmaps'ten ölçtüğüm rakım buralarda 250 metreleri gösteriyordu. Bunu yapmamın nedeni ne kadar rampa kaldığını kestirebilmek... 250'yi gördüm ve görüp kapatmam bir oldu. Kalanı düşünmek istemedim... Açtım ve hala kahvaltı yapmamıştım. Kahvaltı yapılacak yer arıyordum...




Tarihi güzel bir köprü.




Pınarlar Köyü'nde kendime dinlenme planlamıştım. Çok güzel közde çayı var buranın... Bu iki çift işletiyor. Sağolsunlar, aç olduğumuda söyleyince bazlamanın arasına peynir koyup verdiler...


Şimdi sizlerle çıktığım yolların yükseklik olarak azdan çoğa sıralanmış olarak fotoğraflarını paylaşacağım... Bu şekilde bu rotayı daha iyi anlayabileceksiniz.



Rakım: 450 metre




Rakım: 990 metre (Sağ üstteki denize yakın parlayan bölge seralar ile kaplı Anamur merkez... Yani geldiğim iskele caddesinin de bulunduğu yer) Bu manzarayı görünce insan bir değişik hissediyor... Yolda çekilen sıkıntıları bir anda unutuyor ve nelere göğüs gerip başardığını birde tepeden bakarak anlamlandırmaya çalışıyor...




Rakım: 1100 metre




Rakım : 1400 metre. Bu manzara da ağacın gölgesinde yarım saat dinleniyorum. Miğdede ki bazlama da bitti artık su ile idare ediyorum. :) Hafif bir müzik ve yaşanılan huzur ve başarı duygusu...


Buraya tırmandıktan sonra tırmanış tepedeki 1680 metre rakımda ki " su olmaz geçidine " kadar devam edecek. Sonra Abanoz Yaylasına 1450 metreye keyifli bir iniş olacak ve gece Abanoz Yaylasında kalınacak...

Acıkmaya başladım ve atıştırmalıklar artık iştahımı bastıramaz oldu. Abanoz'a daha 30 km yol olduğunu biliyorum... Önümde en yakın Kaş Yaylası var ve umut ediyorum ki bu yaylada yenebilecek birşeyler bulabilirim... ( Kaş Yaylası Rakım: 1550 metre )



Kaş Yaylasına giriyorum ve öncelikli hedefim köyün kahvesini bulmak olacak... Yani bu fotoğrafı çekerken planladıklarım bunlardı...


Şimdi geldik, turum boyunca beni en derinden etkileyen yaşanmışlık öyküsüne... Aşağıda paylaşacağım bu uzun yazıyı güzel ve koca yürek insanlara ithaf ediyorum... Onlarla çekindiğim tek resmide bu yazının sonunda sizlerle paylaşacağım...


BU KADARINA DA "HES!" :

TUR NOTLARI... ÇARESİZLEŞTİRMEK !
Bütün maddi imkansızlıklara rağmen paylaşmaktan korkmayan, gönlü çok zengin, yüreği mükemmel insanlarla tanıştım bu yolculukta... Yolda yemek yiyecek yer bulamadığımda amcanın bir tanesi "gel koçum" diyerek beni evine davet etti. Evde ne sıva var, nede pencerelerde cam... Bir yer sofrası ve içlerinde ki buruklukla "mazur gör imkanlar böyle" diyen bir ses... Ne mazuru, elinden öperim senin dedim... Ben; ekmek arası peynir varsa yeter zahmet etmeyin boşa demeye kalmadan, dolapta ne varsa önüme sundular... Etli kavurmadan, incir, karpuz ve balına kadar... Belli ki dolapta ki herşeyi önüme sunmuşlar!! Hep birlikte oturduk yedik, yerken duygulandık, duygulandıkça paylaştık... Bu evde ki büyük insanlar aylık 300 tl'lik özürlü maaşıyla yaşıyorlar. Yaşamak için çaba sarf ediyorlar... Keyife harcanacak ne vakit var nede o keyif için harcanacak para. Hepsinin isimleri aklımda ama isim ve yer belirtmeyeceğim... Paylaşmak kazanılan parayla doğru orantılı olarak artan bir olgu değil(miş)...
Şimdi eskiden bu büyük yürekli güzel insanlar bu topraklarda ne iş yaparlar(dı)! Hemen size anlatayım!
Herkes bas bas bağırırdı... HES(Hidroelektrik Santrali) defol diye... Düşünürdüm; neden ki doğal bir yoldan, suyun gücüyle üretilen bir enerji kaynağına neden karşı çıkılıyor derdim ! Evet, bir de burdan bakın... Bu köyün rakımı 1600 metre... Hemen 300 metre rakımda Alaköprü barajı mevcut. Bu güzel insanların barajın hemen aşağısında yarım dönümden biraz büyük dedesinden kalan tarlaları varmış zamanında... Tarlalarda mis kokulu çilekler ekilirmiş, ekilen çilekler de aracılara satılırmış. Ve bu insanlar bu şekilde aylık 2 bin lira gelir kazanarak hayatlarını azami şekilde sürdürürlermiş... O zamanlar su bolmuş ve nehir boyunca Anamur'a kadar tüm küçük üretici o sudan yararlanır, ailesel ve bölgesel kalkınmaya katkı sağlarlarmış.
Peki sonra ne olmuş...
Devlet ! Tarım ve çevre politikalarından bi haber ! Kalkınmanın inşaat sektörü dışında olmadığına inanan bu devlet ! Her yıl işsizlik oranlarını açıklayan ama insanları nasıl aç bırakmaya zorladıklarını anlatmayan bu devlet ! Bu bölgeye "ala köprü" barajını kurar. Kurduğu bu barajın işletmesini de özel bir şirkete devreder. İşleten bu şirket, şehir şebekesinin 3 katı fiyata suyu bu insanlara satar... Teşfik mi? Nerde teşfik ! Kapitalist mantık... Küçüksen öl, büyüksen yaşa ve daha da zenginleş... Ve bu insanlar su maliyetlerinin altında ezilerek bellerini doğrultamadan tarlalarını satmaya zorlanır.
Sonra ne olur,
Bununla da yetinmeyenler, utanmadan bu gecekondu, derme çatma gibi dedikleri evlere eksper ile 25 bin tl fiyat biçerler ve evlerinizi satmak zorundasınız alın size sakız parası der ve boşalttırırlar... Kendi topraklarından; babalarının ve dedelerinin doğup büyüdüğü topraklardan kovulurlar !
Tarım politikasını oturtamamış hiç bir devlet yoktur ki sanayileşebilsin... Üretmeden almak, üreticiyi daha da öldürmek. Ama öldürdükçe güzel rakamları büyütmek...
Teşekkürler tüm maddi imkansızlıklara rağmen ekmeğini bölerken eli titremeyen güzel insanlar...



Ve o koca yürekli güzel aile... 


Kaş Yaylasından binbir düşünce ile ayrıldıktan sonra ilk hedefim molayı en aza indirerek Torosların zirvesi 1680 metre rakımda ki " Su Olmaz " geçidine ulaşmak...



Artık zirveye doğru geldikçe doğa hakkaten güzelliğiyle büyülemeye başlıyor. Etraftaki bitki örtüsü sık çam ağacı yerine ladin ve katran ağaçlarına bırakıyor kendini...




Zirveye giden destansı yol...




Sabah saatlerinde fotoğraf çekinilir düşüncesini buralarda bir kenara bırakıyorsunuz...




Ve Torosların Zirvesi " SUOLMAZ GEÇİDİ "...




Üstümdeki rüzgarlık ve yağmurluğa dikkat çekerim... Terliyim ve gerçekten soğuk ve titreten bir rüzgar esiyor... Aylardan temmuz :) Zirvede 1 saatlik bir keyif molasından sonra Abanoz Yaylasına 200 metreye yakın bir iniş yapacağımı bilmek bana şuana kadar çıkılan 55 km'lik rampayı tamamen unutturuyor...




Bir suolmaz hatırası daha.




İnişlerde ağzıma dolanan şarkılar devam ediyor ve bağıra bağıra şarkı söylüyorum. :)



1450 Metre yükseklikteki Anamur'un en popüler yaylası Abanoz'a varıyorum...



Gerçekten doğal ve etiyle ünlü bir yayla... Doğal meralar sayesinde küçük baş hayvanlar otlaklarda yetişiyor ve inanılmaz lezzetli etleri oluyor... Aynı zamanda yukarıda ki resimde gördüğünüz ovalık alan kar suyundan kışın göle dönüşüyor... Evlerin alt katlarının neden yükseltilerek boş bırakıldığını düşünürken, yaptığım araştırma sonucu kışın alt katların tamamen su ile dolduğu bu nedenden ötürü evlerin bu şekilde tasarlandığını öğreniyorum... Doğal Venedik mi arıyorsun? Al sana Abanoz Yaylası... :) Yazın yaylanın nüfusu 8 bin kişi olmasına rağmen, kışın bu sayı soğuk ve sudan ötürü 50 ila 80 kişiye düşüyormuş...


Kışın göletin ne şekilde olduğunu merak edenlere internetten bulduğum fotoğrafı aşağıda paylaşıyorum.


Evet kışın oluşabilecek manzarası.



Yaylada tanıdık bulmanın verdiği sevinçle geceyi onların evinde geçirmeye karar veriyorum... Yemekler, sohbet ve muhabbet çok güzel gidiyor. Yarın ki yaptığım plan ile ilgili çok güzel bilgiler veriyorlar aynı zamanda. Gün bu şekilde son buluyor...



GÜN SONU:

TOPLAM KM: 65 KM
MAK. HIZ: 50 KM
ORTALAMA HIZ: 10.9 KM
TOPLAM SÜRE: 6 SAAT 10 DAKİKA

2 yorum:

  1. Selam sevgili kardeşim,
    Resimler ve anlatım için teşekkürler.
    Yalnız, insanların hayatları üzerinden, siyasi dokundurmalar yapmasan daha iyi olurdu.
    Yine de eline sağlık. Sayende oradaki doğa ve yaşam hakkında fikir sahibi oldum.

    YanıtlaSil
  2. Ben tesadüf eseri rastladım bloğunuza.Anlatımınız,fotoğraflarınız ve tespitleriniz harika.Nodern seyyahlık dünyanın en keyifli uğraşlarından biri olsa gerek.Emeğinize sağlık,yolunuz açık olsun.

    YanıtlaSil